23 Kasım 2015 Pazartesi

Yunanistan Gezisi - Bölüm 1 (İstanbul-Selanik)



Yeşil pasaportumu aldığım 2012 yılı itibariyle planladığım ilk gezim, belirli bir süre ve çok kesin bir rota belirlemediğim, ama kuzeyinden başlayıp güneyindeki adalardan birinde bitirmeyi düşündüğüm Yunanistan turu idi. Bunu yalnız başıma yada en fazla yanıma bir arkadaş daha bularak yapmak niyetindeydim ve nitekim şartlar tek başıma yapmamı gerektirdi, ki yalnız gezmenin verecek olduğu özgürlük duygusundan ötürü çok da üzüldüğümü söyleyemem bu duruma. Çünkü bu bir nevi kendi sınırlarımı öğrenmemi ve tek başıma neler yapabileceğimi görmemi sağlayacak bir fırsattı benim için. Kendimi ruhsal olarak bu seyahate hazırladıktan sonra fiziksel hazırlıkları halletmem gerekiyordu ve maksimum 15 gün olarak yaptığım plana uygun olacak şekilde 90 litrelik bir dağcı çantası, uzun süreler yürüyeceğimi hesaplayarak hafif ve yaz mevsimine uygun bir trekking ayakkabısı, çok ağırlık yapmayacak kıyafetler vs ile bu kısmı da hallettim ve Metro Turizm'in her gün İstanbul'dan Selanik'e giden seferinden kendime bir bilet aldım. Yola çıkmadan önce kafamda çizdiğim rota Selanik - Kalampaka (Meteora manastırları)- Atina ve oradan da son durak olarak haritaya parmak basma metoduyla seçeceğim bir adaya geçerek turu tamamlamaktı. Konaklama için kullandığım ve tavsiye edeceğim yöntemlerden birisi couchsurfing diğeri de booking.com. Couchsurfing'te o dönem yeni olduğum için çok verimli kullanamadım ama Selanik'teki ilk günümdeki konaklama sorunumu gitmeden önce yaptığım araştırmalar sırasında bir forumda tanıştığım ve bana verdiği bilgiler yetmezmiş gibi öğrenci evinin kapılarını da açmayı teklif eden bir Türk arkadaş vasıtasıyla hallettim ve ikinci günümü düşünmeden İstanbul'dan 21 temmuz gecesi saat 22:00'da otobüse binerek yola çıktım. İstanbul'dan Selanik yaklaşık 10 saat sürüyor ve genelde rahat bir yolculuk oluyor, sınırda kısa bir pasaport ve bagaj kontrolü, (bu kısalık göreceli, yunan polisi benim pasaportuma ve yüzüme dikkatlice baktıktan sonra welcome dedi geçirdi, ancak otobüste yanımda oturan rastalı saçlı ve salaş görünümüyle beni mest eden Japon kardeşi oldukça terlettiler, nerden geliyorsun nereye gidiyorsun neden geldin ne yapacaksın burada kime geldin??? sorularıyla, ki aynı durumun daha beterini bir sene sonra Dubai'de Arap görevliyle ben yaşayacaktım, Dubai yazısında bahsedeceğim bundan) ardından Yunan topraklarına giriş ve sırasıyla Aleksandrapouli, Komotini, Xanthi geçildikten sonra Kavala yakınlarında gün ağırırken bir mola, orada meşhur yunan frappesiyle tanışma ve yola devam ederek sabah 8 sularında Selanik'e varış.Vardıktan sonra beni misafir edecek arkadaşla olan buluşmama 2-3 saatlik bir süre olmasını kendimi rasgele yollara vurarak değerlendirdim ve kahvaltı için girdiğim ufak bir kafede ilk golü yedim, sonradan daha iyi farkedeceğim üzere Yunanistan'da çay kültürü sıfır, demleme çay diye birşey bilmiyorlar, varsa yoksa kahve özellikle de frappe. O kafede biraz ısrarla poşet çay içtikten sonra geri kalan yolculuğum boyunca tam bir frappe tiryakisi olacaktım, bunu henüz bilmiyordum. Oradan sonra da daha bildik bir mekan olması hasebiyle ve internet ihtiyacımı karşılamak ve telefon şarjı için bir Starbucks'a attım kendimi. Gitmeden önce uygun bir yurtdışı internet pakedi bulamadığım için mekanlarda siparişten önce soracak olduğum klasik sorunun ilkini de orada sormuş oldum, wifi şifresi nedir acaba? Bu arada akıllı telefon, eğer ki bir de yalnız geziyorsanız, gerçekten insanın eli ayağı oluyor. Bütün gezim boyunca neredeyse kimseye adres sormadan gideceğim yerleri bu sayede bulabildim.



Kaldığım evin bulunduğu Agii Anargiri mahallesi




















Birkaç yer bildirimi birkaç eş dostla selamlaşmadan sonra vaktimi doldurup, aldığım tariflerle bir belediye otobüsüne bindim ve konaklayacak olduğum Selanik'in en eski yerleşim yeri olan Agii Anargiri mahallesine attım kendimi. Yunanistan'da belediye otobüslerine istediğiniz kapıdan binebiliyorsunuz çünkü şoförün bilet kontrolü gibi bir görevi yok, bilet basmak tamamen sizin vicdanınıza ve arada bir yapılan kontrollere denkgelip gelmeme şansınıza bağlı (bilet fiyatları o dönem 80 cent idi). Bilet basmayan çok nadir insanla karşılaştım ki bunlardan bir tanesi bikaç kez aceleyle bilet almaya fırsatı olmayan bendenizdim.



Selanik'teki ilk günümde kaldığım öğrenci evi




















Konakladığım ev alışık olduğum türden tam bir öğrenci eviydi bu yüzden çok rahat ettim (ketçaplı makarnaya ve kahveye doydum)  Ev sahibim de rehberliğiyle yurtdışındaki ilk günümde elim ayağım oldu, yedirdi gezdirdi arkadaşlarıyla tanıştırdı, bu konuda hayli şanslıydım. Bir sonraki günü booking'ten 45 euro'ya ayırttığım merkezi konumdaki nispeten iyice bir otelde geçirdim.

Bu kocaman pizza dilimi sadece 80 cent, öğrenci işi


















Daha önce belirttiğim frappe tiryakiliğimin ilk adımlarını da bu günlerde attım çünkü her köşe başında bizdeki çay ocakları gibi frappe yapan küçük mekanlar mevcut, bir süre sonra kayıtsız kalamayıp hele de o sıcak havalarda durup durup frappe içmek istiyorsunuz.


Bir köşe başı frappecisinde kahvaltı

















Selanik'te caddeler ve yollar genelde birbirine paralel ve düzenli şekilde konumlanmış bir görüntüye sahip, Atina'da karşılaşacak olduğum karmaşa ve keşmekeşten burada eser yok, gayet sakin ve insana huzur veren bir yapısı var.
Agii'den şehre bakış,görünen surlar bu noktadan başlayarak sahile kadar düz bir şekilde uzanarak Beyaz Kule ile birleşiyor.




Yunanistan'ın olmazsa olmazı motorsikletler (solda 2. gün konakladığım otel görünüyor)


























Internetten bularak belirlediğim noktaları belediye otobüslerini kullanarak iki gün boyunca gezdim, buna Selanik'e gidiş amaçlarımdan birisi olan ve bir Beşiktaş taraftarı olarak kardeş takım kabul ettiğimiz Paok'un Toumba stadını gidip görmek de dahil.

Paok Toumba stadında bir adet kartal

Toumba Stadı


























Bunun yanında sayısız kafelerin yan yana dizildiği kordon boyu (İzmir'e benzetilmesinin nedenlerinden birisi), tavernaların bulunduğu ve güzel yemekler yiyip meşhur şaraplarından tadabileceğiniz Ladadika bölgesi (ben karışık ızgara yiyip beyaz Limni şarabı içmiştim, özellikle şarabı tavsiye ederim) hoşça vakit geçirebilecek ve Selaniklilerin sosyal hayatlarından kesitler görülebilecek yerler.

Kordon


Kordonda bir kafe (ne sipariş verirseniz verin önden bir bardak buzlu su ikram ediliyor, bira ile gelen cips vs ise yine ikram)
















Ladadika'daki tavernalar





















Burada dikkatimi çeken hususlardan birisi de her ne kadar kriz dönemi olsa da Yunanlıların sosyal aktivitelerinden ve eğlencelerinden ödün vermiyor oluşlarıydı, her ne olursa olsun evlerine kapanmayı çok seven bir toplum değiller. Eğlence mekanları da gün içinde genelde kapalı, çoğu gece saat 10-11 gibi açılıyor ve sabaha kadar açık  kalıyor. Bunun dışında özellikle öğleden sonra yani meşhur siesta saatlerinde açık bir market bulmak bile zor olabiliyor, uykularından da ödün vermiyorlar yani, o yüzden neden sık sık krize girdiklerini ve krizden çıkışlarının da kolay olmadığını anlamak zor değil.






Kordonun en başında sizi Selanik'in en meşhur yapılarından olan  Beyaz Kule karşılıyor, bu kule özellikle Osmanlı zamanında zindan olarak kullanılmış ve şehir Yunanlıların eline geçtikten sonra kuleyi bu kötü ününden bir nebze uzaklaştırabilmek için beyaza boyamışlar.

Beyaz Kule























Şehrin en eski yapılarından birisi de zamanında İstanbul'daki Ayasofya örnek alınarak inşa edilmiş olan ve Unesco'nun Dünya Mirası listesinde bulunan Hagia Sophia kilisesi, 8. yüz yıla dayanan bir geçmişi var.

Hagia Sophia Kilisesi














Selanik'in kalbi sayılan yer ise tabii ki Aristotale Meydanı, şehirde neredeyse bütün yollar buraya çıkıyor, yada bana öyle geldi ama gerçekten çok kez gezerken dönüp dolaşıp kendimi bu meydanda buldum, meydanın bir köşesinde de buraya adını veren Aristotale'nin bir heykeli bulunuyor.
Aristotale Meydanı














Bir diğer meydan da genelde gençler tarafından buluşma noktası olarak kullanılan ve oturup elinizde frappe ile boş boş geleni geçeni seyredebileceğiniz Kamara Meydanı, burası daha az turistik ve daha çok romanlara ve lokal insanlara rastlayabileceğiniz bir bölge.

Kamara Meydanı



















Ve tabii ki bizim için Selanik'e anlam katan en önemli yapı olan Atatürk'ün Evi, benim şansıma o günlerde tadilattaydı ve sadece dışından görebilme fırsatım oldu.

O dönem tadilatta olan Atatürk'ün doğduğu ev









Selanik'te insanlar çok rahat özgür ve sıcak kanlı. Yunanistan'ın genelinde olduğu gibi burada da her yerde her mekanda her işte rahatça çalışan kadınları görmek mümkün, sınırın hemen öbür tarafında kadınların yaşadığı bu sınırsız özgürlüğü ve özgüveni görünce ülkemin bahtsız ve çilekeş kadınları için üzülmedim desem yalan olur, gerçekten birbirimize fiziken bu kadar yakın, ama zihniyet olarak bu kadar uzak olmak üzücü. Ayrıca sokaklarda neredeyse hiç polis görmek mümkün değil, ben de Atamızın evinin önünde güvenlik amacıyla bekleyen bir grup polis dışında hiç görmedim, insanların söylediğine göre orada çok da sevilen bir meslek grubu olmadıkları için toplumsal olaylar dışında fazla göz önünde olmuyorlarmış, tam tersi şekilde de din adamlarına çok aşırı bir saygı ve ihtimam var, yolda dini kıyafetleriyle yürüyen görevlileri ve onların önünü kesip ellerini öpüp yollarına devam eden insanları sıklıkla görebilirsiniz.














Selanik'te dolu dolu geçirdiğim iki günün ardından yine belediye otobüsüne binerek otobüs terminaline ulaştım, ki bir sonraki durağım olan ve manastırlarıyla meşhur Meteora bölgesini içinde barındıran Kalampaka kasabasına ulaşım için tren yerine otobüs kullanmayı tercih etmiştim. Yunanistan otobüs işletmeciliği ve ulaşım konusunda bizim sahip olduğumuz imkanlar ve çeşitlilikten oldukça uzak, otogara vardığınızda sizi farklı farklı firmaların tabelaları yerine sadece gitmek istediğiniz şehirlerin isimlerini yazan gişeler karşılıyor, anladığım kadarıyla şehirler arası ulaşım belediyelerin yada devletin tekelinde ve her yöne sadece bir otobüs gidiyor. Kalampaka'ya direkt otobüs olmadığı için yakınlarında bulunan Trikala'ya giden otobüsten saat 14:00 için bilet aldım, oradan aktarmayla devam edecektim. Otobüsler de midibüsten hallice yaklaşık 30 kişilik araçlar ve öyle ikram vs de olmadığı için tedarikli binmenizi tavsiye ederim. Selanik'i güzel anılarla ve iyi bir izlenimle arkamda bırakarak yaklaşık 3 saat sürecek olan Trikala yolculuğuma başlıyorum...

Selanik Otobüs Terminali

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder